Daha yeşil sahada oynananla baş edemezken bu da nereden çıktı kafamıza demeyiniz lütfen. Misafir gelir diyerek sürekli kapısını kapalı tuttuğunuz salonda top oynamak gibi bir niyetimiz yok efendim. Esasen bu hayatta misafir olduğumuzu bir kabul edebilsek, şu kendi kendimizi hapsettiğimiz kurallardan daha kolay sıyrılacağız ama neyse biz şimdi konudan ayrılmayalım. Salon futbolu diye adlandırılan ve uluslararası ismi “ futsal” olan bu oyunda kapalı spor salonunda beşerden iki takım, neredeyse basket sahası ölçülerinde bir alanda, her biri 15 dakikadan iki devrede karşı karşıya geliyorlar. Zemin çim ya da taş değil, düşünce canınızın yanmayacağı, akrilik bir maddeden imal edilmiş. Topta doğal olarak futbol topuna benzese bile ondan biraz daha ağır. Oyun yeşil saha oyuncusunun kolay adapte olamayacağı bir türde oynanıyor. Yani öyle ayak içi plase al –ver, hele röveşata falan hak getire. Top kontrolünün şekli önce ayak tabanı ile durdurma, sonra ya pis burun ya da yine ayakaltıyla temas ile pas verme şeklinde. Bir başka gariplik te şu ki,oyun genelde dikine oynanmıyor. Aşağı yukarı hep yan pas ya da geri pas yapa yapa geçiyorsunuz orta sahayı. Taktikleri başlangıç itibariyle 1-3-1 ve 1 -2-2 ama tabii o işin görüntüsü çünkü oyun öylesine hızlı oynanıyor ki herkes her yere pres yapmaya başlayınca ortada ne taktik kalıyor ne de sistem. Kuralları deseniz, uzun uzadıya anlatmayayım, nasılsagünde en az dört-beş saatinizi verdiğiniz cep telefonundan internete ulaşıp okur ve maç görüntülerini izlersiniz ama içlerinden bir kaçını söylesem ne kadar ilginç olduğunu anlayacaksınız. Örneğin top taç veya kornere mi çıktı. Topu durdurup elinizi üzerine koyduğunuz an hakemde elini kaldırıp üç saniye saymaya başlıyor ki o anda topu oyuna soktunuz soktunuz yoksa geçmiş olsun, top rakibe veriliyor.
10 METRE VURUŞU
Penaltıya benzer 10 metre vuruşu var ama bunu hak etmek için çok değişik vakıalara bel bağlıyorsunuz. Ceza sahası içinde yapılan bildiğimiz ihlallere ilaveten bir de beş faulden sonraartık her ihlal 10 metre vuruşu ki bu da basketteki faul hakkı dolunca kullanılan serbest atış olayını anımsatmakta. Yine buz hokeyindeki iki dakikalık kısa süreli oyun dışı bırakma cezasının adapte edildiği futsalda bu durum cezayı gören takıma pahalıya patlayabiliyor. Oyunun sonlarında, genelde mağlup takım kalecisinin üzerine yedeklerin ısınmada giydiği “bip” adlı kolsuz formayı geçirip birden “uçan kaleci” şekline bürünmesi var ki, bu da normalde ceza sahası dışına çıkması yasak olan kalecinin sahanın her yerine dilediğince gidebilmesi anlamına geliyor. Bu noktada biraz soluklanırsak, anlattıklarımı sizleri salon futboluna özendirmek için güzel bir filmin fragmanı gibi düşünmenizi isterim. İnanın çok daha renkli anları olan bu oyunda saniyeler içinde bir kaç gol atılabildiği için futboldan aldığınız heyecan ve keyif son düdüğe dek en az ikiye katlanıyor. Ülkemizde bu hikayenin ilk resmi A milli maçlarında milli takımımıza kafile başkanlığı yaptığım için çok şanslıyım. Hele daha ilk resmi eleme turnuvamızda Finlandiya da birinci olup, İtalya’nın güneyindeki orta çağdan kalma Martina Franca ’da yarı final oynamış bir ekiple beraber olmanın unutulmaz anılarına sahip olmak da ayrı bir gurur vesilesi elbet. O turnuvada, Belçika ve Hollanda da gündüz çalışıp, gece profesyonel futsal takımlarında forma giyen gurbetçi oyuncularımız sayesinde Avrupa’yı epey şaşırtmıştık. Sonrasında U-19 ve U 21 milli takımı bile oluşturulmasına rağmen, futsal ülkemizde hak ettiği ilgiyi görmedi. Hiç bir televizyon kanalı, ya da yazılı basın bu olayı önemsemedi, halen de önemsemiyor. Zaten neden önem versinler değil mi, işin içinde anlı şanlı büyük takımlarımız olmayınca futbolun ne önemi var bu ülkede. Gide gide olay sadece şirketlerin, üniversitelerin yahut Anadolu’da kurulu bir kaç amatör takımın gayretlerine kaldı. T.F.F tarafından düzenlenen bölge ön elemelerini geçmiş 8 takımlı futsal ligi ve bu lig sonundaki yarım yamalak bir final -fourdan başka bir şey yok elimizde.
ÇEYREK FİNAL
Buna rağmen geçen yıl Avrupa’da çeyrek finalde elendik ki bu şartlar altında bu seviyeyi görmek bile bence muazzam bir zafer olarak kabul edilebilir. Diyeceksiniz ki, bu futsal için neden bu kadar ısrar ediyorsun, alt tarafı salonda yarım saat, hadi devre arası ve duraklamalarla elli dakika olsun, futbol hentbol basketbol karışımı garip bir şeyi niye izleyelim? Öyle demeyin futbolda Ronaldinho gibi ünlü virtüözler hep salondan çıkma. Futbol ve heyecan birlikteliği yeşil sahadakinden çok daha yüksek. Günümüzde Brezilya Arjantin İspanya İtalya Fransa’da futsal, alt yaş gruplarındaki oyuncuların tekniğinin gelişmesi için ülke federasyonlarıncaeğitim programlarına dahil ediliyor. Ayrıca maçların oynandığı salonlar her hafta sonu müzik gösterileri ve daha başka aktivitelerin olduğu ciddi bir sosyalleşme alanı ki özellikle İtalya’nın “Calcio 5 “adı ile düzenlediği bu ligde salonlarda iğne atsanız yere düşmüyor. Ülkemizde ise zaten zaman zaman siyasetle zaman zaman da sair odaklarla iç içe geçmiş bir kaç futbol ligi yeterli görülüyor olmalı ki bu konuya ciddi biçimde yaklaşılamıyor. Ne de olsa bize öyle futboldaki gerginliği bitirecek yaklaşımlara adım atma türünden şeyler lazım değil. Maksat gerginlik olsun, yöneticiler konuşsun, bu sayede dikkatler cambaza çevrilsin ve neticede dostlar bizi alış verişte görsün değil mi? Hay hay, gönlünüz olsun efendim, dert etmeyiniz lütfen, anlaştık. Önce verelim yaşama renk katan çabalara bir selam, sonra hep beraber salonda misafir ağırlamaya devam..