Cumhurbaşkanlığı genelgesi ile kamu kurum ve kuruluşlarının gazetelere kutlama ilanları vermeleri engellendi. Bu da yetmedi, gazete alımları da yasaklandı. Gerekçe “tasarruf.” Sanki Türkiye’de tasarru...

Cumhurbaşkanlığı genelgesi ile kamu kurum ve kuruluşlarının gazetelere kutlama ilanları vermeleri engellendi. Bu da yetmedi, gazete alımları da yasaklandı. Gerekçe “tasarruf.” Sanki Türkiye’de tasarruf edecek başka mecra kalmadı da basın-yayın kuruluşları hedef alındı. Bunun sonucu, şimdi “kendi yağı ile kavrulan” yüzlerce, binlerce gazete ya kapandı, ya da kapanacak. Dünyanın pandemiden geçtiği, ülkenin ekonomik kriz yaşadığı bir zamanda sırası mıydı? Bu yasak ve engelleme ile muhalif kesimlerin sesinin kısılmaya çalışıldığı izlenimi var. Yalan da değil. Ulu Önder Atatürk’ün, “Basın bir milletin müşterek sesidir” lafını unutmayalım. Basın muhalefetin olduğu kadar, aynı zamanda iktidarın da yaptıklarını halka duyuran, demokrasilerde olmazsa olmaz bir sektördür. Bu açıdan bakıldığında iktidar kendi sesini de kesmiş olmuyor mu? Ben, demokrasiye inanmış bir lider olarak Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu genelgenin yayınlanmasında bizatihi talimatının olduğuna inanmıyorum. Muhtemelen birileri intikam almak istedikleri ulusalından yereline basına bu faturayı keserek, amaçlarına ulaşmayı hedefliyor. Türkiye’nin yararına olmayan bir karar. Maalesef ülkemizde medya, yandaş ve yoldaş diye ikiye ayrılmış durumda. İktidara yakın duranlar “yandaş”, muhalefete yakın olanlar da “yoldaş” olarak yaftalanıyor. Her alanda olduğu gibi bu noktada da orta yolu bulabilmiş değiliz. Neticede, bazen suçlamaya kadar giden bu yaftalamalar sonucu, olan gazete ve gazetecilere oluyor. İzmir’imizde genelgenin kapsamına giren çok sayıda gazete var. Yedi-sekiz yerel gazete Basın İlan Kurumu’nun denetiminde yayın hayatını sürdürüyor. Bir o kadar da internet sitesi mevcut. Bu medya kuruluşları, İzmir’de siyasetinden ekonomisine, belediyesinden STK’ına ve sporuna kadar her kesimin sesini duyuruyor. Bir de ulusal gazeteler var ki, onların da bölgeye hitap eden ekleri mevcut. Genelgeden onların da etkileneceği kesin. Gelinen noktada son 10 yılda gittikçe kan kaybeden, televizyonları kapanan İzmir’de gazetelerin de kapanma aşamasına gelmesi, kabul edilebilecek bir durum değil. Bu konuda, öncelikli görev iktidar partisine düşüyor. AK Parti İzmir Milletvekili ve Tanıtım ve Medya’dan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sayın Hamza Dağ başta olmak üzere, diğer AK Parti İzmir Milletvekilleri ve İl Başkanı Sayın Kerem Ali Sürekli, bu konuya el atmalılar. Şu ana kadar bir açıklama ve demeçlerini maalesef göremedik. Ben buradan çağrıda bulunuyorum. Olayı Sayın Cumhurbaşkanı’na intikal ettirsinler. Zaten kıt kanaat hayatiyetini devam ettiren medyanın, bir nebze nefes olan gazete satın alımları ve resmi ve dini bayramlarda rica minnet verilen ilanlardan mahrum bırakılması, iktidar partisinin de faydasına değildir. Bu konuda, medyanın çatı kuruluşları İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin ve Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın da açıklamaları ve yoğun çabaları bulunuyor. “HABERDEN TASARRUF OLMAZ, YEREL BASINA ENGEL DEĞİL, NEFES OL” sloganıyla dile getirilen çağrıya kulak vermek gerekiyor. Her gün onlarca haberi yayınlanmak üzere bu medya kuruluşlarına gönderen siyasilerin, boğazı sıkılan medyayı görmezden gelmeye çalışmaları olacak şey değil. İktidarıyla muhalefetiyle İzmirli siyasilerin, iş aleminin ve yerel yöneticilerin görevidir medyanın yanında yer almak. Aksi takdirde, yayın organları bir bir yok olacak, kendileri ne idüğü belli olmayan “sosyal medya” dan seslerini duyurmaya mahkum olacaklardır. Haydi yol yakınken bu yanlıştan dönelim. *** Yarın 15 Temmuz FETÖ hain darbe girişiminin 5.yıldönümü. Şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, gazilerimize de uzun ömürler diliyorum. Demokrasi ve Milli Birlik Günü, Milletimizin birlik ve beraberliğine ilelebed vesile olsun.